Bugun...


Savaş SONGUR

facebook-paylas
Ve Lozan Antlaşması 100 Yaşında
Tarih: 24-07-2023 14:01:00 Güncelleme: 24-07-2023 14:01:00


Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyetinin siyasi ve hukuki olarak tanınmasını sağlayan uluslararası bir anlaşmadır. Diğer bir ifade ile 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanına giden sürecin uluslararası tanınmasıdır.

Bugün Lozan Antlaşması'nın 100'üncü yıl dönümü. Lozan Antlaşması; 20 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan şehrinde başlanıp, 24 Temmuz 1923'e kadar geçen 8 aylık süre içerisinde çetin müzakereler sonucunda imzalanmıştı.

Bu yazıyı yazmayı uzun süredir bekledim.

Çünkü; kimine göre Sevr sonrası yoktan var edilen büyük bir zafer. Kimine göre Misak-ı Milli'den ödünler veren, “masa başı yenilgisi” olarak görülen bir antlaşmadır. İmza tarihinden itibaren işin içinde bulunanların bizzat başlattığı bu tutum. O günden bu güne (öyle görünüyor ki yarın da) konu hakkında bilgisiz, haksız, yersiz, anlamlı, anlamsız konuşmaları, tartışmaları, yazıları ortaya çıkarıyor. Maalesef efsaneleri gerçeklere, hayaller uyduruklara, karamanlar cücelere, pireler develere, gerçekler safsataya, muğalataları doğmalara dönüştürmüş durumdadır.

Ne yüz yıl sonra biteceği kaldı, ne gizli maddelerin olduğu. Ne İsviçre’ye giden heyetin her şeye körü körüne evet dediği, ne Yahudi hahamının İnönü’yü kandırdığı, ne telgrafların Ankara’dan önce Londra’dan okunduğu, ne ne istiyorlarsa verin yeter ki anlaşmayı imzalayın gibi hiçbir ipi sapı, delili, akli ve vicdani yönü olmayan deli saçması zırvalar.

Ne de her şeyin pes pembe olağan üstü kahramanlıklar, olanın ve olabileceğini çok üstünde kazanımlar alındığı, tüm düvele meydan okunduğu istenilen her şeyin noktasından virgülüne kadar alındığı iddiaları.

Hiçbir ama hiçbiri doğru değildir. Lozan anlaşması öncesi, müzakere süreci ve sonrasındaki hali ile var bu gün itibari ile tarihi bir anlaşmadır. Ne söylerseniz söyleyin, nasıl yazarsanız yazın tarihte olan olduğu gibi kalır, kalmalıdır.  İdeolojinize göre, siyasi görüşünüze göre geriye dönük bir tarih yazma hakkı kimsede yok. Olamaz da.

Başka milletleri bilmiyorum ama bizde hep tarihe bakış  (Lozan anlaşması örneğinde de olduğu gibi) olanın peşinde değil hep uçlarda yapılmıştır. Bu nedenle kim demişse, ne demişse, hangi makamdan denilmişse denilsin; deli saçması, doğmatik kör bakış açısı ile söylenmiş her şeye cevaplar vermeye burada yer yok lüzum da yok.  

Eğer tarih nosyonundan yoksunsanız, Tanzimatı bilmiyorsanız, Jöntürkleri, İttihat ve Terakkiyi, Balkan savaşlarını, Harb-i Umumiyi, Milli mücadeleyi, İnkılapları, dönemin dünya siyasi ve iktisadi tarihini, Osmanlı coğrafyasını, Osmanlı coğrafyasının yakın tarihini, Osmanlı devlet teşkilatını, Cumhuriyet dönemi devlet teşkilatını, Dönemin devlet şartlarını(yazışmaları-ulaşımı-iletişimi), Osmanlı Devletinin tarih sahnesinden çekilirken yetiştirdiği nesillerin Cumhuriyet sürecine adımları nasıl attıklarını bilmiyorsanız; ne söyleseniz ne deseniz laf ü güzaftır. Ne bir ibret alınır, ne de bir bilinç-şuur haline gelir.

Anlaşmanın kendi orijinal metnindeki şu ifade ile Balâda tadat olunan Senedatın ve işbu Senedin asılları Fransa Hükümeti hazinei evrakında mevdu kalacaklar ve Hükümeti mezkûre Senedatı mezbureden herbirinin birer musaddak suretini mezkûr Senedi imza eden Devletlere veya indelicab kabul ve tasvip edecek olanlara  ve Sulh Muahedenamesini imzalayan devletlere ita eyleyecektir” ıslak imzalı metni Fransız Milli Arşivindedir. Düstürda, Resmi gazete, dönemin yayın organlarında metnin kendisi yayınlanmıştır. Günümüz şartlarında hangi metinden okumak istiyorsanız erişebilirsiniz. 

En azından şimdi meseleye sağlıklı bakış için;

Milli Mücadele süreci ile Lozan ve Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci birbirinden ayrı tutmakta yarar vardır. Her iki sürecin kendi dinamiklerini ayrı ayrıdır.

143 madde ve eklerinden oluşan metni okumadan bu mesele hakkında yorum yapanları zaten hiçbir şekilde dikkate almıyorum. Siz de almayın.   

Lozan’da müzakere edilen her mesele tek başına TBMM’nin meselesi olmadığı için ne olmuştu nasıl bir hal almış şekilde bakın, bir de toplamda bakın. Diğer bir ifade ile meseleye bir geniş pencere bir de nokta olarak bakın.

Ama sakın bunları yapmayın, Meseleye ideolojik kalıplar, kör inançlar, inatlar, kulaktan dolma, aslı astarı olmayan söylemler, iddialar üzerinden kitaplar yazan, konferanslar düzenleyenlerin kitaplarında yazdıklarına ve söylemlerine inanmayın. Hatta ve hatta böylelerine pirim vermeyin ki 100 yaşına gelmiş devletimiz ebed-müddet olsun.

Bu gün itibarı ile Lozan Antlaşmasının üzerinden 100 yıl geçti, o günü yaşayanlar, şahit olanlar, o dönemde yaşayanlar bildiklerini, düşündüklerini söylediler veya söylemediler / söyleyemediler. Tarih orada duruyor. Arşivler orada duruyor. O günü yaşayanlar içinde doğduğu tarihin gördüğü en muhteşem imparatorluğun tarihe karışmasına, Misak-ı Milli'de alınan kararların hepsinin uygulanamamasına şahit oldular.  Ama bağımsız bir Türk devleti kurulmasına vesile oldular şahitlik ettiler.  100. yılı görenler de 200. yılı muhtemelen göremeyecekler. Mesele 200. yıla ne bırakıldığı, nasıl bırakıldığıdır. Ne saçma sapan aslı astarı olmayan korkular, ne de ham hayaller bizi 200. yıla sağ salim ulaştırmaz.

Bu vesile ile bu Balkan savaşları, Harb-i Umumi, Milli Mücadele sürecinde vatan toprakları için canlarını feda eden ehl-i iman olan şehitlerimize Allah’tan rahmet, Gazilerimize ve emeği geçenleri de saygı ile yad ederiz.



Bu yazı 3268 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA
YUKARI