Metafor veya mecazi anlatımı günümüzden yaklaşık 750 yıl öncesinden günümüze seslenen Mevlana Celalettin Rumi’nin eseri mesnevide ahmaklık üzerine bir kıssa vardır.
***
Hikaye şöyledir. İsa as. bir dağa doğru o kadar hızlı koşmamaktadır ki. Bir kişi ona seslenir -ey İsa nereye koşuyorsun, neyden kaçıyorsun bana da söyle. İsa as. onu duymaz. Kişi ona seslenir. Allah rızası için dur da soruma cevap ver. İsa as. o kişiye döner ey Allah’ın kulu beni ahmaklardan kaçarken yolumdan durdurma, bari ben kendimi kurtarayım. Adam der ki sen körleri iyileştirirsin, gaybı bilirsin, çamurdan kuşlar yapıp mübarek nefesinle uçmasına vesile olursun. İsa as. cevap verir evet İsm-i azam duasını okuyunca Allah’ın izni ile olur. Ancak ahmağa yüzlerce defa okudum ama olmadı. (Mesnevi-i Şerif, Timaş Yay. İstanbul 2014. sayfa 342.)
***
Esas nakletmek istediğim ise aynı devamında masallardaki saçmalığa dikkat et. Yürü viranelerde hazine ara diyerek uyarıda bulunduğu Sebalıların hikâyesidir.
Hikaye de şu şekildedir. Seba eşi olmayan büyük bir şehirdi. Fakat sakinleri yanında bir değeri yoktu. Onlarca halkın içinde üç kişi vardı. Onlar halkın herzevekili! idi. (herzevekil: kendisini ilgilendirmeyen işlere karışan, her işe burnunu sokan kimse.) Bu üç kişinin özellikleri şöyle idi.
Onlardan birisi çok uzaklardan görürdü ama kördü.
Diğeri gayet iyi duyardı ama sağırdı.
Öbürü çıplak, elbisesizdi ama elbisesinin eteği gayet uzundu.
Bir gün;
Kör dedi ki bir ordu geldi gördüm. Kim oldukları açıkça görünüyor.
Bunun üzerine sağır dedi ki evet seslerini duydum, konuşmalarını işitim.
Çıplak dedi ki eteğimin ucundan kesmelerinden korkarım.
Kör dedi ki işte yaklaştılar. Yakalanmadan kaçıp kurtulalım.
Sağır da sesleri arttı, çok yaklaştılar sanırım haydi kaçalım.
Çıplak da eyvahlar olsun, tamah edip eteğimi keserler. Dediler ve şehri terk edip kaçtılar ve metruk bir köye geldiler.
O köyde semiz bir kuş buldular, lakin et namına zerrece bir şey yoktu! O kuşu yediler (karga artığı parçalanmış bir kuş kemiği) ve hepsi doyduklarını sandılar. Yedikleri ile semirdiklerini fil kadar olduklarını sandılar. Dünya onlara dar gelmeye başladı. Böyle endam ve kuvvetle kapının aralığından süzülüp geçtiler.
***
Hikayenin devamında Mevlana kör sağır ve çıplak metaforunu şu şekilde açıklar.
Sağır: İstektir. Diğerlerinin ölümünü duyar da kendi ölümüne sağır ve kördür.
Kör : Hırstır. Halkın ayıplarını inceden inceye görüp durur. Kendi ayıbını görmeye kördür.
Çıplak: Müflisliktir. Dünyaya çıplak gelip çıplak gidiyor. Kendisinin olmayan için niçin hırsız kaygısına düşer ki. Yalancı malının üzerinde titrer durur.
Bunları birisi uyandıracak olsa kendi vehimleri ile alay edip gülerler. Zamanımı boşa geçiriyorsun diye şikayet ederler. Onlar her şeyi bilirler ama kendilerini bilmezler. Şeklinde metaforunu açıklar.
***
Mevlana’nın tavsiyesine uyalım. Masallardan sonra şöyle bir tekerleme söyler. Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine. Diğer bir ifade ile kıssadan hisse ne ola. Kanaatimizce İsa as. ile ilgili kıssada veya Üç Sebalı metaforu üzerinden açıklamasında bu gün alacağımız çokça nasihat ve nasip var.
Birincisi ahmaklardan uzak durmak lazım. Neme lazım koskoca ululazim bir peygamber bile ahmaktan kaçıyorsa.
İkincisi de bilme konusunda en büyük bilginin Yunus Emre’nin veciz bir şekilde ifade ettiği şekliyle, ilim ilim ilmektir, ilim kendini bilmektir. Yani kendini bilmiyorsa gerisi palavra.
Bilgi nedir? Bilmek neyi gerektirir? Gibi felsefi ve derin soruları da kendimize sorabiliriz. Vesselam…
Savaş SONGUR - 10.01.2024 - İstanbul/Ümraniye