Bugun...



Elitime / Seçkinime dokunma

Ben elit/seçkin bir kimse değilim. Ama benim öyle seçkinime, elitime, yegâneme, seçilmişime, kutsanmışıma, ayrıcalıklıma dokundurtmam. Tıpkı orta çağdaki kölelerin kendilerine efendi seçimi gibi.

facebook-paylas
Tarih: 12-06-2021 11:20

Elitime / Seçkinime dokunma

Ben elit/seçkin bir kimse değilim. Ama benim öyle seçkinime, elitime, yegâneme, seçilmişime, kutsanmışıma, ayrıcalıklıma dokundurtmam. Tıpkı orta çağdaki kölelerin kendilerine efendi seçimi gibi. Vallahi benim efendim senin efendine bin basar. Benim efendim olmasa ben olmazdım, sen olmazın, o olmazdı, biz olmazdık, siz olmazdınız, onlar olmazdı. İşin ironik/trajik ifadeleri bir yana bırakırsak; seçme, seçen, seçilme, seçkin kavramları her biri farklı durum, hal ve şartlar ve kavramlardır. Ancak ortak özelliği “seç” kökünden gelmektedir. 

Esas itibarı ile bu “seç” kavramı sosyolojinin ilgi ve uzmanlık alanıdır. Gelelim iş bu yazının maksadına malumunuz “seç” ve kavramının içinde bir tercih vardır. Eskilerin tabiri ile ihtiyar. Her bir tercih bir sonuçtur. Şu veya bu şekilde tercih edene dönecek sonuç. Bu nedenle “seçme” eyleminde hangisini seçeceğimizi dikkatli ve iyi hesaplanmalı.

Gel gelelim şu elit/seçkin konusuna. Tom B. Bottomore elit sözcüğünü 17. Yy. üstün kalitedeki malları tanımlamak için kullanıldığını, sonra kullanım alanı genişleyerek askeri birlikleri, soyluluk, yüksek mertebeleri vb. durumları tanımlamakta kullanıldığını ifade ediyor. Daha sonra bu elit/seçkin kavramı gittikçe bazı derin siyasi ideolojik anlamlar ifade eder hale geldi. Tabi bu bakış açısı ve ifade batı dünyasına ait olan bir yapı ve çağrışım. İslam dünyasında cahiliye döneminde var olan elit kesim yapısını -Sure-i Hucurat 13. Ayet-i kerime-” yıkmıştır. Yani elitleri ve âdetlerin ortadan kaldırmıştır.

Her devirde iktidarlar “devran sürenler”  bir şekilde kendilerini, çoluğunu çocuğunu, akrabasını yakınını, dostunu gelecekteki torunlarını düşünerek günün imkan ve şartlarına göre ne varsa seçkin olmak adına elinden geleni ardına koymamıştır.

Ancak elit olma ve elitizimden çıkar sağlama kavramının tarihi arka planı bu kadar kesin çizili değil. Her devirde iktidarlar “devran sürenler”  bir şekilde kendilerini, çoluğunu çocuğunu, akrabasını yakınını, dostunu gelecekteki torunlarını düşünerek günün imkan ve şartlarına göre ne varsa seçkin olmak adına elinden geleni ardına koymamıştır.

Mesela tarihteki nerede ise bütün kraliyet aileleri “inandıkları” tanrıları /ilahları tarafından seçildiğini söylemiş, söyletmişlerdir. Deliller sunmuşlar, sundurmuşlardır. Halkını buna inandırmışlardır.  Sülale boyu iktidar aracı olarak kullanmışlardır. 

Mesela hangi dinden olurlarsa olsunlar insanlar o dinin kutsalları üzerinden kendilerini “oldukları / olmadıkları fark etmeksizin” ulvi, yüce büyük, aziz ilan etmişlerdir.

Mesela bazı aileler kendilerinin soylu soplu olduğu, zengin olduğu, aileden gelen elitlikle bilgili olduğu konusunda ayrıcalıklı olduklarını iddia etmişler aile içerisine giriş ve çıkışları (evlilik-ticaret, ortaklık vb.) sıkı sıkıya kontrol etmeye çalışmışlardır.

Bu ve benzeri birçok elit ve elitizim örnekleri verilebilir. Ancak işin bam teli günümüzde her türlü arka plan bilgilerine ve değişen toplumsal yargılara –bizim için İslami naslara rağmen—bazı kişilere ve kurumlara elitlik atıfları önemlidir. “Seçilmişin seçkinliği” sorusu hala cevapsız.  Gittikçe artan siyasal seçkinler, ticari seçkinler, bürokratik seçkinler, aydın-ilim adımı seçkinleri gibi “bir sürü” seçkin tipi hangi destelerden oluşmakta bir bakmakta fayda var.  

Aslında bu tür seçkin tipleri dünyanın her tarafında var. Problem, kültürün, aklın, bilinin, sahih dinin olmadığı gelişmemiş –tarihte- toplumlarda günümüzde ise ülkelerde görüldüğü şeklidir. Geri toplum ve devletlerde seçkinler ilk önce eğitimi, sonra da adaleti yok etmektedirler. Bu sayede toplum ve devlet elit kesim için sadece kendilerine lazım olan sayısal “mal varlığından” ibaret hale gelmektedir.

Elit ve elitizmle mücadelenin silahı demokrasi olarak sunulmuştur. Ancak bir süre sonra demokrasi oyununda sahada “halkın eli ile seçilmiş yeni seçkinler/ elitler” oyuncu olarak boy göstermiştir. Vilfredo Pareto’nun tabiri ile insanların mantıklı olmayan davranışları, hırsları, -içlerinde gizledikleri- açıkladıkları değerleri, korkuları, aşkları, inançları, zaafları bu elitizimin kaynağı olarak günümüzde de geçerliğini ortaya koyuyor.  Bu bağlamda son olarak;  Beyaz Türk mü olursunuz, Kont mu Dük mü? Aziz mi olursunuz Nirvanaya mı ulaşırsınız? Bilmiyorum.  Kendi elitinizi seçip, elitim var diye mutlu olabilirsiniz. 

Okunası kitaplar

Tom B. Bottomore, Seçkinler ve Toplum, çev. Erol Mutlu, Ankara 1990

Vilfredo Pareto, Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü: Kuramsal Bir Sosyoloji Uygulaması, çev. Merve Zeynep Doğan İstanbul 2005

Arthur Scopenhauer, Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine, çev Ahmet Aydoğan, İstanbul 2007

Elias Canetti, Kitle ve İktidar, çev, Gülşat Aygen, İstanbul, 1998

İbni Haldun, Mukaddime, Haz, Süleyman Uludağ, İstanbul 1982

Haz. Ejder Okumuş, Meşruluğun Toplumsal Gerçekliği, İstanbul 2010




Bu haber 1121 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNCEL Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA
YUKARI YUKARI